KadınPod #40 | 8 Mart

KadınPod’un 40. bölümünde, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün hem dünya hem de Türkiye tarihindeki yerini anlatıyorum. Oldukça yanlış anlatılan ve anlaşılan 8 Mart günü aslında kadınlar için ne anlam ifade ediyor? Sorunun cevabı bölümde yer alıyor.

Resim: © Burcu Köleli for UN Women (2022)

Bu yazıyı podcast olarak dinlemek için:



8 MART

Dünya genelinde ama özellikle Türkiye'de oldukça yanlış bilinen, yanlış anlatılan ve yanlış anlaşılan 8 Mart gününden herkese merhaba! Günlerdir 8 Mart özel bölümünde neyi, kimi anlatsam diye düşünürken birden bir aydınlanma geldi resmen. 8 Mart özel bölümünde 8 Mart'ı anlatmayayım da neyi anlatayım? Bugünü kutluyoruz, bugüne dair birçok içeriğe-mesaja maruz kalıyoruz. Peki gerçekten 8 Mart’ı ve 8 Mart gününde gerçekleşen birçok şeyin nedenini doğru anlayabiliyor muyuz? Üzgünüm ama bu sorunun cevabı genelde hayır oluyor. Bu sebeple, sizlere 8 Mart özel bölümünde 8 Mart'ı anlatmanın daha isabetli olacağına karar verdim.

Gelin hikayenin en başından günümüze gelelim, birlikte düşünelim!

Hikaye ilk olarak 8 Mart'ın isminde başlıyor diyebiliriz. ''Kadınlar Günü'', ''Dünya Kadınlar Günü'', ''Dünya Emekçi Kadınlar Günü'' gibi farklı isimlerle anılıyor. Hikaye de 1857 yılına kadar uzanıyor. Birçok kaynağa göre; 8 Mart, 1857 yılının 8 Mart'ında Amerika'nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının düşük ücret, uzun mesai saatleri gibi adaletsiz çalışma koşullarını protesto etmek için grev kararı almasıyla başlıyor. Bu protestolar sırasında çıkan yangından işçilerin fabrika önüne kurulan barikatlardan dolayı kaçamamaları sonucunda çoğu kadın olmak üzere 129 işçi hayatını kaybediyor. Bu hikayenin karşısında ise farklı bir hikaye yer alıyor; 1908 yılında 15.000 kadın çalışma saatlerinin azaltılması, maaşların artması ve oy hakkı talepleriyle New York'ta yürüyüş düzenliyorlar. Bir yıl sonra, Amerika Sosyalist Partisi bugünü Ulusal Kadınlar Günü'nü ilan ediyor.

Tarih kitaplarında iki farklı hikaye yer almasına rağmen kesin olan bir şey var. 8 Mart, ilk olarak işçi hareketinden doğuyor ve zamanla uluslararası bir gün haline geliyor. Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak da anılmasının temel sebebi bu oluyor.

1910 yılında, Danimarka'nın Kopenhag kentinde düzenlenen II. Sosyalist Enternasyonal'in genel toplantısı sırasında Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı da düzenleniyor. Clara Zetkin, bu toplantı sırasında 8 Mart'ın her yıl “Kadınlar Günü” olarak, uluslararası ölçekte kutlanmasını öneriyor. Bu önerisi de; toplantıya 17 farklı ülkeden katılmış, 100 kadın tarafından kabul görüyor. 1911 yılında ilk kez Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre'de Kadınlar Günü kutlanıyor. 1975 yılı ise 8 Mart için apayrı bir önem taşıyor. İlk olarak, bu yılın Birleşmiş Milletler tarafından ''Uluslararası Kadınlar Yılı'' olarak kutlanması kararı alınıyor. Aynı sene içerisinde, 8 Mart’ı “Dünya Kadınlar Günü” adıyla kutlamaya başlıyorlar. 1977'de ise, 8 Mart'ın statüsü biraz daha genişletilerek; Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda “kadın hakları, uluslararası barış günü” olarak kabul ediliyor. Kabulün gerekçeleri ise şu şekilde belirtiliyor; dünya barışının korunması, sosyal gelişim ve temel insan haklarının kullanılması için kadınların da eşitlik ve kendilerini geliştirmelerine olanak sağlama gereksinimi.

Birleşmiş Milletler 1996 yılından beri de, Dünya Kadınlar Günü’nü her yıl farklı bir tema ile kutlamaya devam ediyor. Seçilen temalar, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi geniş bir başlığın farklı kollarına odaklanacak şekilde tasarlanıyor. Geçtiğimiz günlerde, 2022 yılının teması ‘’Sürdürülebilir Yarınlar için Bugünden Toplumsal Cinsiyet Eşitliği'' olarak duyuruldu.

Birleşmiş Milletler'in bu seneki temasına paralel olarak 7 Mart 2022 tarihinde yayınladığı ''Covid-19 Sonrası Sürdürülebilir Feminist Toparlanma'' başlıklı yazının şu kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum;

''Geleceğe baktığımızda, herkes için sürdürülebilir ve eşit bir toparlanma ancak, merkezinde kız çocukları ve kadınlar için ilerlemenin yer aldığı feminist bir toparlanma ortaya konursa mümkün olacaktır. Kadınların eğitimine, istihdamına ve insana yakışır işlere yatırım yoluyla sağlanacak bir ekonomik ilerlemeye ihtiyacımız var. 2030 yılına kadar yaratmamız gereken 400 milyon işte kadınlar ilk sırada yer almalı.''

Biraz da 8 Mart’ın Türkiye’deki tarihini anlatmak istiyorum. 2021 yılında KadınPod’un 8 Mart özel bölümünde Şirin Tekeli’nin hayatını anlatmıştım. 1980 sonrasında İkinci Dalga Feminizm’in etkisiyle birlikte gelişen kadın hareketini, kendisinin hayatını okumadan anlamak mümkün değildir. 8 Mart’ın Türkiye’de politik anlamda varoluş süreci de aşağı yukarı bu tarihlere denk gelmektedir.

8 Mart 1987 tarihinde çıkan FEMİNİST Dergi’de yayınlanan yazı bu zamana kadar bugünün önemini anlatan en iyi yazılardan biri olabilir. Yazının belli kısımları ise şu şekilde;

‘’1910’da Kopenhag’da toplanan II. Kadın Enternasyonali’nde bir araya gelen kadınlar, 1857’de 40.000 New York’lu kadın işçinin greve gittiği gün olan 8 Mart’ın, Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdılar. Aradan 77 yıl geçmiş olmasına rağmen 8 Mart öneminden bir şey yitirmedi. Çünkü kadınların durumunda değişen fazla bir şey yok. Soruyoruz.

NEDEN yaşamımızı evlere kapanarak sürdürmemiz bekleniyor?

NEDEN sokaklar, kahveler, geceler erkeklere ait?

NEDEN eğitimde, iş hayatında, siyasette erkeklerle ‘’resmen’’ aynı haklara sahip görünsek de bu haklardan yararlanamıyoruz?

NEDEN evde tüm işleri, yani bulaşığı, çamaşırı, yemeği, çocuk bakımını - dışarıda çalışalım çalışmayalım - biz üstlenmek zorundayız?

NEDEN cinselliğimiz, bastırılmanın ve yasaklanmanın ötesinde erkekler için eğlence/zevk/saldırı/aşağılama konusudur?

NEDEN evde, işte, sokakta, erkeklerin cinsel saldırılarına maruz kalıyoruz?

NEDEN çeşitli meslekler bize kapalıdır?

NEDEN duygusallık, fedakarlık, şefkatli olmak, korunmaya muhtaç olmak, becerisizlik, çekingenlik, korkaklık, gevezelik, dedikoduculuk kadınlara özgü nitelikler sayılarak aşağılanıyor?

VE NEDEN suskunluğumuzu aşıp sesimizi duyuramıyoruz?’’

77 yılın üstüne bir 35 yıl daha eklemişiz, ama sorarım size bu sorularda yer alan şeylerin kaçında eşitliği tam anlamıyla sağlamış durumdayız? İşte 8 Mart tam olarak bu sorular ve daha fazlasıdır. Yılın her günü dile getirdiğimiz eşitlik taleplerimizi, en yüksek sesle bir daha bir daha, bıkmadan söylediğimiz gündür. 1857 yılından bu yana, kadınların nesilden nesile birbirine miras bıraktığı bir mücadelenin tarihidir. Eşitliği görmeye ömrümüz yeterse bir gün gerçekten ‘’kutlayacağımız’’, göremezsek de bizden sonraki nesillere emanet edeceğimiz gündür.

Çiçeklerle süslenmiş 8 Mart görselleri, 8 Mart’a özel yapılan indirimler, yarım ağız söylenen ‘’Kadınlar Günün kutlu olsun!’’ sözleri sizler için bir şey anlam ifade etmeli mi? Bir düşünün. 8 Mart’ı bu kadar özünden koparıp, dar bir alana sıkıştırırken oradan herhangi bir sonucun çıkmasını bekleyebilir miyiz?

Bugün televizyonlarda, sosyal medyada göreceğiniz reklamlara da çok dikkat etmenizi istiyorum. Yılın tek bir gününde sosyal sorumluluk adı altında hazırlanan yüzlerce içeriğin, o şirketlerde gerçekten bir göstergesi var mıdır? Maalesef, yok. Birkaç tanesi haricinde tüm o oldukça ‘’sosyal sorumlu’’ gözüken şirketlerde kadın çalışan ve kadın yönetici sayısı eşit olmaktan bi' hayli uzaktır. Bordroları önümüze alıp döksek, aynı pozisyonda çalışan erkeklerle kadınların maaşlarının eşit olmadığını görürüz.

Aynı durum siyaset için de geçerlidir. 8 Mart geldiğinde en iddialı, en süslü konuşmaları yapan siyasi liderlerin partilerinde ne milletvekili sayılarında, ne de parti içi kadrolarda herhangi bir eşitliğe rastlamazsınız. Hatta bazılarının kadın kollarında söz sahibi olan erkek sayısı daha fazladır. Evet, durum o kadar içler acısıdır.

2003 yılından beri, her 8 Mart’ta düzenli olarak Taksim’de gerçekleştirilen Feminist Gece Yürüyüşü, son yıllarda biber gazı yiyen, yerlerde sürüklenen kadın görselleriyle gazete manşetlerini doldurmaktadır. Oysa ki, az önceki metinde yer alan ‘’NEDEN sokaklar, kahveler, geceler erkeklere ait?’’ sorusuyla birlikte gelişen bir başkaldırıdır Feminist Gece Yürüyüşü. Türkiye genelinde düzenlenen 8 Mart mitinglerinin yanında farklı bir anlamı vardır.

İlki 2003 yılında gerçekleştirilen yürüyüşün teması "Savaş ve İşgal" iken, kadınlar 'Hitler, Mussolini, Şaron, Miloseviç, Bush, Saddam… Hepsi erkek, tesadüf mü?' yazan bir pankart taşımışlardır. Son günlerde haberlere baktığımızda neler görüyoruz? Günümüz siyasetinde isimler değişmiş ama yaşananlar değişmiş mi sizce?

Yıllar boyunca çok çeşitli sloganlar atmış kadınlar. ‘’Erkek vuruyor devlet koruyor, mezar değil sığınak istiyoruz’’, ‘’Aile değil kadınız, feminist isyandayız’’, ‘’Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa’’, ‘’Geceleri de, meydanları da, sokakları da terk etmiyoruz.’’ demişler. Hepsi bir yaşanmışlığın özeti aslında.

Bugün 8 Mart. Bir tarihten çok daha fazlası. Bir gün elbet eşitliği coşkuyla kutlayabileceğimiz 8 Mart’lara olan inancımızı asla kaybetmeyeceğiz. Birlikte güçlü olduğumuzu asla unutmayacağız. ‘’Yaşasın Kadın Dayanışması!’’ derken bunu sadece lafta bırakmayacağız, arkasında duracağız. Birbirimizin her zaman elinden tutacağız. İşte o zaman, 8 Mart’ı gerçekten anlamış ve yaşamış olacağız.

Bölümü kapatmadan önce de sizlere özel bir teşekkür etmek istiyorum. Gazete Oksijen ve Türkçe Podcast işbirliğiyle hazırlanan 8 Mart özel podcast seçkisinde KadınPod da listede yerini aldı. Umarım ilham almaya ve birlikte güçlenmeye her daim devam edeceğiz. İyi ki varsınız!

Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!


KAYNAKÇA

http://www.huksam.hacettepe.edu.tr/Turkce/SayfaDosya/8martkadin_2012.pdf

https://www.bbc.com/news/world-60610678

https://en.wikipedia.org/wiki/International_Women%27s_Day#:~:text=The%20United%20Nations%20began%20celebrating,women's%20rights%20and%20world%20peace.

https://www.un.org/en/observances/womens-day

https://turkey.un.org/tr/174020-covid-19-sonrasi-surdurulebilir-feminist-toparlanma

https://tr.wikipedia.org/wiki/Feminist_Gece_Y%C3%BCr%C3%BCy%C3%BC%C5%9F%C3%BC

https://feministbellek.org/feminist-gece-yuruyusu/

YORUM YAPILMAMIŞ

YORUMUNUZU GÖNDERİN