KadınPod’un 14. bölümünde koronavirüs aşısını geliştiren BioNTech şirketinin kurucularından, bilim insanı Özlem Türeci’nin yaşamını anlatıyorum. Ayrıca, aşının duyurulduğu ilk günlerde oldukça eril bir dille yazılmış olan haberleri de eleştiriyorum.
Bu yazıyı podcast olarak dinlemek için:
*Alternatif dinleme linkleri yazının sonunda yer almaktadır.
ÖZLEM TÜRECİ
''Dünyanın karşılaştığı en büyük zorluklardan biri bir virüs olsun.. Bu virüs yüzünden ülkeler sınırlarını kapatsın, insanlar evlerine çekilsin, alışılmış yaşam şekilleri büyük bir değişime uğrasın, halihazırda yaşanmakta olan tüm ekonomik zorlukların üstüne bir o kadar da daha eklensin. Siz de yıllarca mesleğine emek vermiş, önemli bir bilim insanı olun. Bu virüsü yenmede oldukça etkili olacak aşının bulunmasında en büyük katkılardan birini verin. 1 yıldan az bir sürede de aşıyı bulun. Ama günün sonunda, dünyanın her yerindeki gazete ve televizyonlarda ‘’aşıyı bulan kişinin eşi’’ olarak anılın ya da hiç adınız geçmesin. Ne yaparsınız?
Distopya gibi başlayan, arada küçük bir umut veren, sonunda en distopik sonla biten bir hikâye.. Mi acaba? Hayır, bu sefer değil. Çünkü dünyanın her yerinden bu şekilde yapılmış olan haberlere ciddi bir tepki gösterildi ve o medya kurumları da eril haber dillerini değiştirmek zorunda kaldılar. Hikâyenin sonunda ise, bu bölümün kaydığını aldığım gün BioNTech şirketinin kurucuları Özlem Türeci ve Uğur Şahin, Financial Times tarafından, 2020 yılında Yılın İnsanı seçildiler.
Hazırsanız, dünya tarihinin en kötü yıllarından birinde, o kötülüğün önüne geçmek için üst düzey bir çaba sarf ederek yılın insanı seçilen Özlem Türeci’yi tanıyalım.
Özlem Türeci, Türk kökenli göçmen bir ailenin kızı olarak 1967 yılında Almanya’da doğuyor. Çocukluğundan itibaren çok kültürlü bir ortamda büyüyor. Babasının bir Katolik hastanesinde cerrah olarak çalışması ve bu hastanedeki hasta bakıcı rahibelere hayranlık duyması sebebiyle, çok küçük yaşlardayken ileride hangi mesleği yapmak istediğine karar veriyor.
Tıp eğitimini Saarland Üniversitesi'nde tamamlayan Türeci, 2001 yılında Almanya’nın Mainz kentine taşınıyor. Mainz Üniversitesi Hastanesi’nde, modifiye edilmiş genetik kodlarla bağışıklık sistemini kansere karşı mücadele ettirmeyi hedefleyen çalışmalar yapmaya başlıyor. Çalışmalarını yaptığı fakültede meslektaşı Uğur Şahin ile tanışıyor ve kansere tedavi bulmak için güçlerini birleştiriyorlar. Birlikte Türkçe’deki ‘’ganimet’’ kelimesinden esinlenerek Ganymed adını verildikleri şirketi kuruyorlar.
Kendisi gibi Türkiye’den Almanya’ya göç eden bir ailenin çocuğu olan, meslektaşı Uğur Şahin ile 2002 yılında evleniyorlar. Bağışıklık sistemini kansere karşı güçlendirme çalışmalarını birlikte yürüten çift, mesleklerini o kadar tutkulu şekilde yapıyorlar ki, evlenecekleri gün dahi laboratuvar önlüklerini çıkarıp öyle nikah dairesine gidiyorlar. Sonra geri dönüp çalışmalarını sürdürmeye devam ediyorlar. 2006 yılında da bir kız çocukları oluyor.
2008 yılında ise yine eşi Uğur Şahin ile birlikte BioNTech adlı ikinci şirketlerini kuruyorlar. Almanya merkezli halka açık bir biyoteknoloji şirketi olan BionTech, çeşitli hastalıkların tedavisi için hastaya özgü yaklaşım ile aktif immünoterapiler üretmek için çalışıyor. Kansere karşı hassas antikor tedavilerine öncülük etmiş olan Ganymed şirketi, 2016'da Japon ilaç şirketi Astellas'a satılıyor. 1.3 milyar euroluk bu satışın, Alman biyoteknoloji sektöründe o güne kadar gerçekleşmiş en yüksek meblağlı satış olduğu söyleniyor.
Hem Ganymed’i yöneten hem de BioNTech’e bilimsel danışmanlık yapan Türeci, Ganymed'in satılmasının ardından 2018 yılında Biontech şirketinin baş tıbbi sorumlusu oluyor. Aynı yıl, şirket influenzanın önlenmesine yönelik RNA tabanlı aşı geliştirme çalışmaları için ilaç şirketi Pfizer ile işbirliğine gidiyor. 2019 yılında da HIV ve tüberküloz aşı çalışmaları için Bill & Melinda Gates Vakfı ile anlaşma yapıyorlar. Türeci, bu dönemlerde hem Kanser İmmünoterapi Derneği (CIMT) Başkanı olarak görevlerini sürdürüyor hem de Mainz Üniversitesi'nde dersler vermeye devam ediyor.
2020 yılında COVID-19 pandemisi'nin ortaya çıkmasıyla, şirket tamamen koronavirüse odaklanıyor ve aşı bulma çalışmalarını başlatıyorlar. Özlem Türeci, aşı çalışmalarında öncü bir rol oynuyor. Bir yıldan kısa bir sürede çalışmaların tamamlanmasıyla, BioNTech ile işbirliği yapan Pfizer ilaç şirketi 9 Kasım 2020’de aşının bulunduğunu ve %90’dan fazla başarı elde ettiğini duyuruyor.
Röportajında “Kansere odaklanmıştık. Birden koronavirüs geldi ve virüs için aşı geliştirmek benim görevimdi” diyen Özlem Türeci, aynı röportajda şunları da söylüyor; “Biontech kansere odaklanmış olsa da, bağışıklık sistemi virüslere karşı tasarlandığı için, virüslere nasıl saldırılacağı konusunda da çok şey öğrendik. Ocak ayında koronavirüs ilk duyulduğunda, şirketin buna karşı bir aşı üzerinde çalışması gerektiğini biliyordum. Bunu bir görev olarak gördük.’’
Uğur Şahin & Özlem Türeci / © Felix Schmitt/Focus/eyevine
Aşının bulunmasının ardından, çiftin kurucusu olduğu BioNTech şirketinin pazar değeri 21 milyar doları geçiyor ve Almanya’nın en zengin 93. çifti oluyorlar. Fakat burada altının çizilmesi gereken önemli detaylar var. Özlem Türeci ve Uğur Şahin, ofislerine yakın bir apartman dairesinde yaşıyorlar. İşe bisikletle gidip geliyorlar. Çoğu insan içinde ‘’en zengin’’ geçen bir cümle duyunca böyle dünyanın en şatafatlı hayatını gözlerinin önüne getiriyor. Oysa gördüğünüz gibi zenginlik o gözünüzün önüne gelen şatafatta değil. Tutkuyla yaptığınız bir işiniz varsa dünyanın en zengin insanı oluyorsunuz.
Şimdi gelelim, en başta bahsettiğimiz duruma. 2020 yılında, birçok medya kurumunun hala eril bir dilin ezberinde haber yazması korkunç bir durum. Bazıları Özlem Türeci’den sadece ‘’koronavirüs aşısının mucidi Uğur Şahin’in eşi’’ olarak bahsetti. Bazıları ‘’Dünyanın Uğur’u’’ diye dergi kapakları yaptılar. Önde gelen haber ajanslarından Reuters bile ilk haberinin görselinde sadece Uğur Şahin’in fotoğrafını kullanmayı tercih etti.
Kadın mücadelesini sorgulayanlar var ya.. ‘’Ya ne yapıyorlar ki?’’ diyor bazıları. İşte tam olarak bunu yapıyoruz. Görmezden gelmenize izin vermiyoruz. Birilerinin eşi tanımından çok daha fazlası olduğumuzu bir şekilde öğretiyoruz. Üstelik bunu 2020 yılında bile yapmaktan derin utanç duyuyoruz. Düşünün tarihte ne kadar çok böyle kadın var. Birçoğunun tarih kitaplarında adı bile yok. İngilizcede tarih anlamına gelen ‘’history’’ kelimesi, bazı yerlerde ‘’herstory’’ olarak söylenir. Kadınların hikayelerinin tarih anlatımlarında dışlanmasına karşı çıkan, kadınların rolünü vurgulayan ve tarihi kadın bakış açısından anlatmayı ifade eden bir terim. Yani, birçoklarının zannettiği gibi bir popüler kültür terimi değil. Bunun en güncel kanıtı ise Özlem Türeci’nin hikayesi oldu. Umuyorum bu hikaye çok yakın zamanda daha da detaylı anlatılacak. Yüksek ihtimalle bir Nobel ile taçlanacak. Ve Özlem Türeci nice başarıya imza atmaya devam edecek.
Görüldüğü üzere, Özlem Türeci ve Uğur Şahin’in sevgi dolu, ortak yetenekleri ve tutkularının ilişkilerinin mayası olduğu bir evlilikleri var. Yaşamları boyunca nice başarıya imza atmalarını ve mutlu olmalarını dilerim. Fakat, Özlem Türeci’nin kendi soyismini kullanmayı tercih ediyor oluşunun gerçekten büyük bir mutluluk sebebi olduğunun da altını çizmek istiyorum.
Bu kadar başarıdan bahsettiğimiz bir bölümün sonunda sizlere küçük bir duyurum var. Podcaster App çok yakında yayında olacak. KadınPod bölümlerini ve ağın içerisinde yer alan 50’ye yakın podcasterın yayınlarını artık oradan da dinleyebileceksiniz. Özellikle, podcast dünyasındaki ilklere en önce şahit olanlardan olmak isterseniz, yakından takip etmenizi öneririm.
Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!''
Alternatif Dinleme Linkleri
Google: http://bit.ly/2Kcg5DW
Spreaker: http://bit.ly/3qZPaff
YORUM YAPILMAMIŞ
YORUMUNUZU GÖNDERİN