KadınPod’un 12. bölümünde eşitlik mücadelesini erkeklerin en çok sahiplendiği ve cinsiyetçi söylemlerin en çok üretildiği alanlardan biri olan futboldan başlatan, kadın futbolunun altın ayaklı ve cesur karakterli ikonu Megan Rapinoe’yu anlatıyorum.
Bu yazıyı podcast olarak dinlemek için:
*Alternatif dinleme linkleri yazının sonunda yer almaktadır.
MEGAN RAPINOE
''Bir kadın düşünün ki, hayatı, kariyeri ve politik duruşuyla erkek egemenliğe ve cinsiyetçiliğe karşı önemli bir mücadele sembolü olsun ve bu mücadele erkeklerin en çok sahiplendiği, cinsiyetçi söylemlerin en çok üretildiği alanlardan biri olan futboldan başlasın. Bu kadın kim dersiniz? Kadın futbolunun altın ayaklı ve cesur karakterli ikonu, Megan Rapinoe.
Kadın futbolu denilince akla gelen ilk isimlerden biri olması sadece başarılı bir futbolcu olmasından kaynaklanmayan, futbol endüstrisinin erkek egemen yapısına meydan okuyan ve cinsiyetçi tavırlara karşı cesurca sesini yükselten bir kadın Megan Rapinoe.. Hem de, uzun yıllar boyunca ismini duymaya devam edeceğimiz bir ikon. Toplumsal cinsiyet eşitliği dediğimiz zaman hayatın her alanında sürdürmek zorunda olduğumuz bir mücadeleden bahsediyoruz ve futbol bu mücadelenin en zor şekilde yürütüldüğü alanlardan sadece bir tanesi.
Hazırsanız başlayalım. ‘’Kadın’’ ve ‘’futbol’’ kelimeleri yan yana geldiğinde tüyleri diken diken olup anında savunmaya geçenlere, bölüm boyunca çok gol atacakmışız gibi hissediyorum.
Megan Rapinoe, 5 Temmuz 1985 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin California eyaletinde doğuyor. İtalyan ve İrlanda kökenli Rapinoe, abisi Brian'ı izledikçe ona özenerek üç yaşında futbol oynamaya başlıyor. Liseye kadar babasının koçluk yaptığı takımlarda oynuyor. Orta saha ve kanat mevkilerinde oynayan Rapinoe, 2002 yılında ilk takımı Elk Grove Pride’a gidiyor. Üniversite yıllarına kadar doğa ve spor ile oldukça iç içe büyüyor.
2004 yılında FIFA U-19 Kadınlar Dünya Şampiyonası’nda oynuyor ve Amerika Birleşik Devletleri bu şampiyonayı üçüncü olarak tamamlıyor. Sonrasında kız kardeşi ile birlikte, tam burslu olarak Portland Üniversitesi'ne giden ve 2005 yılından itibaren Portland Pilots takımında oynamaya başlayan Rapinoe, futbol kariyeri için ilk adımlarını burada atmaya başlıyor. Üniversitede aldığı sosyoloji ve siyaset bilimi eğitimi sayesinde, dünya görüşü de yavaş yavaş şekillenmeye başlıyor. 2008 yılına kadar üniversite takımıyla birçok başarı elde eden Rapinoe, bu takımdaki kariyeri süresince 60 maçta 30 gol ve 28 asist gibi bir istatistiğe ulaşıyor.
2013 yılına kadar 6 farklı takımda kariyerine devam ediyor. Sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde yer alan takımlarda değil, Avustralya ve Fransa’da da oynuyor. 2011 yılında Avustralya’nın önde gelen kadın futbol takımlarından Sydney FC’nin iki maçında misafir oyuncu olarak sahaya çıkıyor. 2013 yılında, Fransa’nın Olympique Lyon takımıyla 6 aylık sözleşme imzalıyor. UEFA Kadınlar Şampiyonlar Ligi’nin 2012-2013 sezonunun çeyrek finalinde Malmö takımına karşı oynayarak, ilk Şampiyonlar Ligi maçına çıkıyor. Yarı final maçını bir asistle tamamlayan Rapinoe, Lyon takımının Wolfsburg ile karşılaştığı final maçına çıkarak tarihte Şampiyonlar Ligi finalinde oynayan beşinci Amerikalı kadın oluyor. 2013 yılında da, Ulusal Kadınlar Futbol Ligi’nde yer alan ve hala oynamaya devam ettiği Seattle Reign FC takımına geri dönüyor.
Megan Rapinoe’nun milli takım kariyeri ise Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’a meydan okumasına kadar gidecek bir sürece yol açıyor. 2003-2005 yıllarında milli takımın U-19 ve U-20 takımlarında maçlara çıkan futbolcu, 2006 yılından itibaren Kadın Millî Futbol Takımı ile antrenmanlara çıkmaya başlıyor. 2011 yılında FIFA Kadınlar Dünya Kupası’nda oynuyor ve bu turnuvada penaltılarda Japonya’ya yenilerek ikinci oluyorlar. 6 maçın tamamında oynayan Rapinoe, turnuvayı 1 gol, 3 asist ile tamamlıyor.
Hücum yeteneği, oyunu iyi okuması, uzaktan şutları ve asistleriyle meşhur olan Megan Rapinoe’nun kariyerindeki önemli kırılma noktalarından biri olacak açıklama da tam bu dönemlerde gerçekleşiyor. 2012 Londra Olimpiyatları’ndan iki hafta önce bir dergiye verdiği röportajda eşcinsel olduğunu açıklamasının ardından, saha içindeki başarılarından çok özel hayatıyla konuşulmaya başlanıyor.
Cinsiyet ayrımcılığı ve ırkçılık konusunda oldukça aktivist bir isim olan Rapinoe, bu açıklamasının ardından medyanın cinsiyetçi perspektifi için oldukça elverişli hale geliyor. Kadındı, futbol oynuyordu, eşcinsel olduğunu açıklamıştı, cinsiyetçiliğe ve ırkçılığa karşı da sert bir duruş sergiliyordu. E daha ne olsundu? O, yerleşik sistemin kabullenmediği ve karşı çıktığı birçok şeyi temsil ediyordu. Kendisine yönelik baskıya tek bir cümle ile cevap vermişti; ‘’Özel hayat denen şey cinselliğimiz ile ilgili bilgiler değil, doğru bildiklerimiz ve eşitlik için mücadele etmektir.’’
Tüm bu tartışmaların gölgesinde 2012 Londra Olimpiyatları’na giden ve Japonya’yı 2-1 yenerek altın madalyanın sahibi olan ABD Kadın Milli Futbol Takımı, bu başarıyı 80.203 seyircinin önünde kazanarak, olimpiyat tarihindeki en yüksek seyircili kadın futbol maçına da adlarını yazdırıyor. 3 gol, 4 asistle turnuvayı tamamlayan Rapinoe, olimpiyatların en iyi oyuncularından biri seçiliyor.
2015 FIFA Kadınlar Dünya Kupası’nı da kazanmalarının ardından, 2016 yılında önemli bir hareketin öncülerinden oluyor. Dört takım arkadaşıyla birlikte erkek futbolcularla aralarındaki maaş eşitsizliğini gerekçe göstererek ABD Eşit İstihdam Fırsatı Komisyonu’na dilekçe veriyorlar. Dilekçenin sebebi ise, futbol federasyonunun verilerine göre 2015 Dünya Kupası’nı kazanan kadın futbolcuların erkeklerden 20 milyon dolar daha fazla gelir elde etmelerine rağmen elde ettikleri kazancın erkeklerinkinin dörtte biri kadar olması.
Üstelik kadın futbolcuları harekete geçiren tek şey maaş eşitsizliği olmuyor. Ayrımcılığın sadece maaşlarda değil; antrenman koşulları, tıbbi destek ve maç saatleri gibi birçok alanda sürüyor olması da önemli bir etken oluyor. Bu arada şu detayı da eklemek gerekir ki; özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde futbolu erkeklerden çok kadınlar oynuyor ve erkek futbolcularla karşılaştırıldığında hem kendi ülkelerinde hem de dünya çapında daha popüler durumdalar.
2018 yılından itibaren milli takımın kaptanlığını yapmaya başlayan Rapinoe’nun öncülüğünde eşit ücret mücadelesi 2019 yılında daha da üst bir boyuta taşınıyor. ABD Kadın Milli Futbol Takımı'nın 28 futbolcusu, 2019 Kadınlar Dünya Kupası’ndan 3 ay önce, 8 Mart Kadınlar Günü’ne denk gelecek şekilde Amerikan Futbol Federasyonu’na dava açıyor ve federasyonu cinsiyet ayrımcılığı yapmakla suçluyorlar. 2015-2019 döneminde daha çok karşılaşmaya çıktıklarını ve bu sebeple milli takımdaki maç başı ve toplam ücretlerinin erkeklerden fazla olması gerektiğini söyleyen kadın futbolcular, "eşit ücret yasası" gereği federasyondan 66 milyon dolar tazminat talep ediyorlar. Dava Kaliforniya'daki federal bölge mahkemesi tarafından reddediliyor. Fakat, mahkeme seyahat ve antrenman gibi çalışma şartlarındaki eşitlik konusunda yargı sürecinin devamına ilişkin karar veriyor.
Dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın ücret eşitsizliği davasına ilişkin herhangi bir fikir beyan etmeyeceğini söylemesi üzerine, takım kaptanı Megan Rapinoe, “Sanırım artık bir daha asla milli marş okunduğu sırada elimi kalbime götürmeyeceğim. Eğer kupayı kazanırsak Beyaz Saray'a gitmeyeceğim.” diyerek cevap veriyor. Trump’ın bu söze cevabı ise “Konuşmadan önce kazanmalı. Önce işi bitir!" oluyor. Rapinoe’yu Beyaz Saray ve ABD bayrağına saygısızlıkla suçluyor.
Finalde Hollanda’yı 2-0 yenerek, FIFA Kadınlar Dünya Kupası'nı ikinci kez kazanan ABD Kadın Milli Futbol Takımı’nın kaptanı Megan Rapinoe, “Maçın Oyuncusu" seçiliyor. Turnuvadaki 6 gol, 3 asistiyle Altın Ayakkabı ödülü kazanan Rapinoe, aynı zamanda turnuvanın en değerli oyuncusuna verilen Altın Top'un da sahibi oluyor. Böylece, tarihteki birçok mücadeleci kadın gibi gerekli yerlere cevabını en görkemli şekilde veriyor. Aynı yıl, sezonun en iyi kadın futbolcusunu onurlandırmak için FIFA tarafından verilen “Kadın Altın Top” ödülünün de (Ballon d'Or Féminin) sahibi oluyor.
Verdiği mücadeleyi en güzel şekilde anlatan sözlerden birisi de kendisine ait; “Bu takımı izleyen her kız ve oğlan çocuğuna, bu takımda olmak isteyen ya da sadece hayalini gerçekleştirmek isteyenlere; sadece kız olduğun için daha azı değilsin. Sadece oğlan olduğun için daha fazlası değilsin.”
Bir de, tam ben bu bölüm için hazırlanırken gelen güncel habere değineyim. ABD Kadın Milli Futbol Takımı, çalışma şartlarındaki eşitsizlik şikayetiyle devam eden davalarını 2 Aralık 2020 itibariyle kazandılar. Kadın futbolcular, erkek futbolcuların yararlandığı gibi sağlık hizmetlerinden, milli takımdaki doktor desteğinden, maç günü otel konaklamalarından ve doğal çim sahalardan faydalanabilecekler. İnanması güç ama üst üste 2 kere dünya şampiyonu olmuş takıma bu zamana kadar suni çimde antrenman ve maç yaptırmışlar.
Biraz daha inanması güç olan şey ise Türkiye’de bu tartışmalar bir yana, hala “Kadından futbolcu mu olur?” sorusunun sorulduğu bir seviyede olmamız. Üstelik önemli bir kadın futbolu geçmişine sahip olmamıza rağmen. Ne yazık ki, birçok kişi 1993’ten bu yana arada kesintiye uğrasa da devam etmekte olan kadın liglerinden habersiz. Ülkenin dört bir yanındaki kulüplerden habersiz. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki kadın futbol takımlarının kız çocuklarının eğitimine ve yaşamlarına ne kadar önemli katkılarının olduğundan habersiz. Kadın futbolcuların gelir yetersizliği sebebiyle iki farklı işte çalışmak zorunda olduklarından habersiz.
Neyse ki son yıllarda bu konuyla ilgili yavaşta olsa bir farkındalık oluşmaya başladı. VISA, Kotex, Vodafone gibi birçok önemli şirket hem maddi destek veriyorlar hem de kadın futbolunun bilinirliğini artırmak adına birçok çalışmaya imza atıyorlar. Şu anda büyük kulüplerden sadece Beşiktaş’ın kadın futbol takımı olsa da, diğer kulüpler de bu konuyla ilgili çalışmalarına başladılar. Fenerbahçe, 2019 yılında kulüp tarihinde bir ilki gerçekleştirerek Kız Futbol Okulu’nu açtı. Kulüp başkanı Ali Koç, geçtiğimiz günlerde yaptığı konuşmada kadın futbolunun Avrupa’da yükselişe geçtiğini ve ilerleyen dönemlerde daha iyi seviyelere ulaşacağını söyleyerek, Fenerbahçe’nin de bir kadın futbol takımı kurmasının kaçınılmaz olduğunu belirtti.
Ayrıca, Fenerbahçe HeForShe hareketi ile uzun soluklu bir işbirliği yaparak sporda toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleşmesi yolunda harekete geçen tarihteki ilk spor kulübü oldu. Formasının kol kısmında Birleşmiş Milletler Kadın Birimi tarafından yürütülen HeForShe hareketinin logosunu taşıyacağını duyuran Fenerbahçe’nin manifestosu da şöyle; "Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik her türlü ayrımcılığa sıfır tolerans için, cinsiyetçi tezahüratları önlemek için, kadınların ve kız çocuklarının hem sporcu hem taraftar olarak spor alanlarında varlığını artırmak için, sporcularımızla topluma örnek olmak için ve kapsayıcı bir spor kulübü olmak için çalışacağız."
Evet, umuyorum ki çok kısa bir süre içerisinde ‘’Kadın futboldan ne anlar?’’, ‘’Kadından futbolcu mu olur?’’ gibi sığ soruları ve milyonların izlediği spor kanalında futbol spikeri diye geçinip “Kadınlar futbolda olmamalı’’ diyen kişilerin sözlerini tartışmak yerine, kadınların hayallerini gerçekleştirebildiği, yeteneklerini ortaya koyabildikleri ve tüm eşitsizliklere meydan okuyabildikleri başarılarını konuşuruz.
Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!''
Alternatif Dinleme Linkleri
Google:https://bit.ly/3mC1aks
Apple:http://apple.co/3qlsEgq
YORUM YAPILMAMIŞ
YORUMUNUZU GÖNDERİN