KadınPod #01 | Nezihe Muhiddin


KadınPod podcast serisinin ilk bölümünde 1900’lü yıllardan itibaren kadın hakları için etkin bir mücadele yürütmüş, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk siyasi partisi olan Kadınlar Halk Fırkası’nın kurucusu Nezihe Muhiddin’in unutturulmuş hikâyesini anlatıyorum.

Bu yazıyı podcast olarak dinlemek için:

*Alternatif dinleme linkleri yazının sonunda yer almaktadır.




Nezihe Muhiddin


''Tarihimizin tozlu sayfalarında o kadar güçlü, kararlı ve mücadeleci kadınlar var ki.. Hepsi bizler tarafından keşfedilmeyi bekliyor. Bunlardan biri de, yaşadığı zamanın ruhunun çok ötesindeki bir kadın. Nezihe Muhiddin.


Bu yayına nasıl bir cümle ile başlamam gerektiğini çok düşündüm. Sonrasında Nezihe Muhiddin ile ilk tanıştığımda hissettiğim o oldukça acı ama bir o kadarda ilham verici his ile başlamak istedim. Nezihe Muhiddin, tarih kitaplarımızda yer alsaydı bugün özellikle kadın bağlamında çok farklı bir toplum yapısından bahsediyor olabilirdik. Kitaplarda kendisinin ve yol arkadaşlarının isimlerini görebilseydik, daha özgüvenli kız çocukları yetiştirebilir ve eşitlik bilinci yüksek erkek çocukları büyütebilirdik. Bunu neden söylüyorum? Çok küçük yaşlarımdan beri siyasete meraklı ve toplumsal cinsiyet meselesine duyarlı bir çocuktum. Ortaokulun başlarından beri tek hedefim ileride Siyaset Bilimi okumaktı. Üniversiteye gelene kadar bu hedefimin günümüz gerçeklerinden uzak ve ‘’kadın işi’’ olmadığına dair o kadar çok cümle duydum ki.. Üzerine kafa yormak istediğim şeyi değil, para kazanabileceğim şeyleri tercih etmem gerektiği söyleniyordu sürekli.


Üniversite sınavında ilk hedefim olan bölümü kazanamadım ve Gazetecilik bölümüne başladım. Peki hayalimden vazgeçtim mi? Tabii ki hayır. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümüne çift anadal öğrencisi olarak giren genç bir kadın olarak, üniversite 2. sınıfta Yaprak Zihnioğlu’nun ‘’Kadınsız İnkılap’’ kitabını ilk kez elime aldım. Kitabı okumadım, adeta yedim diyebilirim. Bazı kitapları okursunuz, bazı kitapları yersiniz. Ben ‘’Kadınsız İnkılap’’ kitabı içerisinde yer alan bilgilere adeta açtım. Uzun süredir aradığım ilhamı bulmuştum. 


Türkiye’de ‘’kadın mücadelesi’’ dediğimiz zaman, genellikle çok yakın bir geçmişi konuşuyoruz. Bu sebeple de, çok önemli gerçeklikleri kaçırıyoruz. Belki hatırlarsınız, 2019 yılında İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirilen 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nde ‘’kadınlar ezan protesto ettiler’’ başlıklı birçok yalan haber yayınlanmıştı. Yürüyüşten çıkıp eve geldiğimde okuduğum haberler karşısında resmen şoka uğramıştım. O anda kendime iki soru sordum Bir, bunu kim ve neden uydurdu? İki, bunu yapabileceğimize gerçekten inanan var mı? Sonra fark ettim ki, ikinci sorunun cevabı aslında çoğu kimseler tarafından pek bilinmiyordu. Merak da edilmiyordu. Aynı gece de şöyle bir tweet atmışım; ‘’Türkiye’deki kadın hareketini ezan protesto edecek kadar politika yoksunu zannedenler açsınlar II. Meşrutiyet’ten bu yana bu topraklarda kök salmış olan kadın hareketi tarihini okusunlar.’’



Aslında ‘’Osmanlı Kadın Hareketi’’ dediğimiz zaman Tanzimat Fermanı’ndan itibaren gelişen, II. Meşrutiyetle birlikte hızlanan ve örgütlenmeye başlayan bir hareketten söz ediyoruz. Düşünsenize, 180 yıllık bir süreçten bahsediyorum. Her yeni nesilde ve dünyanın içine girdiği her yeni dönemde daha da gelişen bir hareket bu. Ve emin olun, hiç de politika yoksunu falan değiller. 


1840’lardan itibaren Osmanlı’da ilk kadın gazeteleri ortaya çıkıyor. Osmanlı Kadın Hareketi, özellikle kadın edebiyatı paralelinde gelişiyor. Kadınların eğitimi, aile hayatı, evlilik gibi konular erken dönemin en çok konuşulan konuları.. 1890’lara gelindiğinde yardım dernekleri şeklinde birtakım kadın örgütlenmelerinin başladığını görüyoruz. Yine bu süreçte, pek çok kadın gazetesi de yayın hayatına başlıyor. Tarihimizin öncü isimlerinden olan Nezihe Muhiddin de tam bu dönemde, 1889’da İstnbul’da doğuyor. Nasıl bir çocukluk geçiriyor Evde özel eğitim görüyor. Farsça, Arapça, Almanca, Fransızca öğreniyor. Aile çevresindeki idol isimlerin sayesinde çok genç yaşlardan itibaren kadınlık meselesi üzerine düşünmeye ve yazmaya başlıyor. Sonrasında, Nezihe Muhiddin 19 yaşındayken, II. Meşrutiyet ilan ediliyor. Baskıcı bir dönemi geride bırakan Osmanlı’da düşünce ve yazı alanında müthiş derecede verimli bir dönem başlıyor.


Nezihe Muhiddin, tam bu dönemde kız okullarında öğretmenlik yapmaya başlıyor. İttihat Terakki Kız Sanayi Mektebi’ne de müdür olarak tayin edilmesiyle birlikte oldukça tempolu ve yoğun bir sürece giriyor. Aynı zamanda, Esirgeme Derneği ve Donanma Cemiyeti’nde çok önemli çalışmalar yürütüyor. O dönemde Müdafaa-i Nisvan Cemiyeti gibi doğrudan kadın hakları mücadelesi veren dernekler de var. Fakat bir yandan 1911 Trablusgarp Savaşı ve devamında gelecek olan Birinci Dünya Savaşı ile birlikte kesintisiz bir savaş dönemine giriliyor. Savaş döneminin kadın mücadelesinde önemli kırılma noktalarından biri olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü sosyal ve ekonomik hayatta daha aktif hale gelmeye başlıyor. Erkeklerin çoğu cephelerdeyken, memleketleri için önemli bir iş gücü haline geliyorlar. Çok çeşitli işlerde görev alıyorlar.


Milli Mücadele’nin kazanılması ve vatanın işgalden kurtarılmasının ardından, 1922 yılıyla birlikte Cumhuriyet fikrinin açık açık konuşulmaya başlandığı bir döneme giriyoruz. Kadınların da, kadın hakları yönünden her türlü gelişmeye hazır oldukları bir dönem bu. 1 Nisan 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde seçimlerin yenilenmesi kararının çıkmasının ardından seçim kanununda birtakım değişiklikler yapılıyor. Bu değişikliklere göre; 18 yaşını geçen her erkek vatandaş seçmen olma hakkını kazanıyor. Kadınlarla ilgili bir gelişme olmaması üzerine, bugün başkent Ankara’nın en meşhur caddelerinden birine ismine veren Tunalı Hilmi Bey, mecliste söz alarak kadınlara da oy hakkı tanınması gerektiğini söylüyor. Fakat meclisteki milletvekillerinden çok sert bir tepki görüyor ve daha fazla konuşmasına izin verilmiyor.


Nezihe Muhiddin kadınsız devrimin olamayacağını ve devrimlerin tam anlamıyla tamamlanabilmesi için kadınların kesinlikle sürecin içerisinde yer alması gerektiğine inanıyordu. ‘’Kadın birliği’’ meselesi en büyük idealleri arasında yer alan bu kadın, aynı zamanda bu meseleyi siyaset üstü bir mesele olarak görüyordu. Kadın hakları için verdiği mücadeleye, siyasal tercihlerinden daha fazla önem veren bu öncü kadın, ‘’Bizim işimiz siyasi partilere yaranmak değil, ayrılıkları ve çekişmeleri siyasi partilere bırakalım. Bize birlik lazım!’’ diyordu. Ayrıca en önemli siyasal hedeflerinden birisi ‘’iktisadi kadın’’ adı verdiği ideali gerçeğe dönüştürmek üzerineydi. Çalışan, üreten, meslek sahibi, eğitimli, siyasal ve toplumsal hayata tam olarak katılan kadın kimliğinin oluşturulmasını hedefliyordu. Siyasi düşüncesini çok kısaca özetleyecek olursak kendisinin Milliyetçi, tam bağımsızlık fikrini savunan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirlerine destek veren bir isim olarak tanımlayabiliriz. Cumhuriyetten herhangi bir rahatsızlığı olmadığı gibi, cumhuriyetin en iyi haline kadınların katılımı ile ulaşabileceğini savunuyordu. 


Aslında bu dönemin kadın hakları konusunda en öne çıkan ama hikayesi çok bilinmeyen isimlerinden biri de Latife Hanım’dır. Mustafa Kemal Atatürk ile olan evliliği süresince kadınların seçme ve seçilme hakkı için oldukça yoğun bir çaba sarf etmiştir. Ama tabi bu başka bir bölümün konusu. İlerleyen bölümlerde Latife Hanım’ın hikayesini de sizlere anlatacağım.


Tekrar konumuza geri dönersek.. O dönemde kadınların siyasal haklarını kazanması için henüz erken olduğunu düşünen iktidar cephesinin en öncelikli konularından biri nüfus artışıydı. Üst üste gerçekleşen savaşlarda erkek nüfusun yüksek bir oranda hayatını kaybetmesi bunun en önemli nedenlerinden biriydi. Bu sebeple de, kadınların annelik görevlerine yoğun bir vurgu vardı. Memlekete vatanını seven, iyi askerler yetiştirmeleri gerektiğini söyleniyordu. Yeni nesilleri yetiştirecek olan kadınların eğitimi meselesi de öncelikli bir meseleydi. Fakat iş özellikle kadınların siyasal ve toplumsal haklarına geldiği zaman henüz bunun için erken olduğu, kadınların da siyasal haklar için yeterli liyakata sahip olmadığı söyleniyordu.



Kadınlar Halk Fırkası


Bu fikir ayrılıkları, 15 Haziran 1923’te Kadınlar Halk Fırkası’nın kurulmasına engel olmadı. Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan çok önce bir araya gelen ve parti kuran kadınlar Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk siyasal partisini kurmuşlardı. Nezihe Muhiddin partinin kurucusu ve başkanı oldu. Kadınların toplumsal, siyasi ve iktisadi gelişmesi için çalışarak seçme ve seçilme hakkına ulaşmalarını sağlamak öncelikli hedefleriydi. Hatta kadınların askerlik hizmetini bile gerektiğinde gerçekleştirebileceklerini söylüyorlardı. Askerlik maddesinin sebebi ise o dönem mecliste kadınların asker olamayacakları için siyasi hakları da elde edemeyecekleri yönündeki bazı söylemlerdi. Bu söylemlere, parti tüzüklerindeki bir madde ile yanıt vermiş oldular aslında. Dönemin öncü kadınlarından şu şekilde sesler yükseliyordu; ''Çalışacağız ve kadının memleket için görmezlikten gelinemez olduğunu ispat edeceğiz. İspat ettikten sonra da haklarımızı isteyeceğiz. Daha doğrusu; ‘’Veriniz demeyeceğiz. Alıncaya kadar çalışacağız.'' Bu cümle sizce de ne kadar kararlı olduklarının göstergesi değil mi?


Kadınlar partilerinin kuruluşu için izin almak üzere gerekli evrakları valiliğe teslim ettiler ve kuruluş izni için beklemeye başladılar. Bu bekleyiş süreci zarfında, önce 9 Eylül 1923’te Cumhuriyet Halk Fırkası kuruldu ardından 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. Kadınların 15 Haziran 1923’teki başvurusuna tam 8 ay sonra cevap geldi. Sonuç, ‘’Henüz siyasi haklarını almamış olan kadınların parti kurmasına izin verilemeyeceği’’ olarak açıklandı. Parti, tüzüğündeki siyasi maddeler yüzünden eleştiriliyordu. 


Kadınlar yine pes etmediler. Partinin tüzüğündeki siyasi maddeler çıkarılarak Türk Kadınlar Birliği’nin tüzüğü yazıldı ve 1 hafta sonrasında valilikten izin aldılar. Siyasi partiden çok, bir dernek formatından bahsediyoruz burada. 1924-27 yılları arasında Kadınlar Birliği oldukça etkindi. Her ne kadar siyasi maddeler tüzükten çıkarılmış olsa da, mücadelelerine hep devam ettiler. 1927 yılında da, kadınların siyasal haklarını almalarına yönelik çalışmaya başlayacaklarını ilan ettiler. Hatta o dönemde kadınlar milletvekili listelerine kabul edilmediği için, feminist bir erkek aday çıkarma stratejisi izlediler. Fakat aday gösterilen Kenan Bey, gördüğü tepki sonrasında adaylıktan çekilmek zorunda kaldı. Gazeteler karikatürler üzerinden kadınlarla alay etmeye devam ettiler. Kadınların vekil olunca kumaşlardan, yeni modadan, kozmetik malzemelerindeki gümrük vergilerden bahsedeceği üzerine alaycı karikatürler yayınlandı.



Kadınlar aslında bu dönemde kendilerine yönelik önemli gelişmelerin hepsini desteklemişlerdi. Bunlardan en önemlisi 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanun’dur. Erkeklerin birden fazla kadınla evlenmesinin yasaklanması ve boşanma süreçlerinde kadına da birtakım hakların tanınması çok önemli gelişmelerdi. 1927 önemli bir kırılma. Çünkü başta Nezihe Muhiddin olmak üzere, kadın hakları savunucularının itibarsızlaştırılmaya başlandığı bir dönem. Kadınlar Birliği’ne yapılan bir polis baskını sonucunda birlik mühürleniyor. Birliğin mühürlenmesiyle birlikte Nezihe Muhiddin’in derneğin kasasından izinsiz bir miktar para alarak yolsuzluk yaptığına yönelik suçlamalar yapılıyor. Bu dönemde Nezihe Muhiddin oldukça şaşkına dönüyor. Çünkü eş zamanlı olarak birliğin içerisinde birtakım muhalif sesler yükselmeye başlıyor. Hukuksuz bir şekilde kongre düzenliyorlar, Nezihe Muhiddin’ini birlikten ihraç ediliyorlar. 1927-29 yıllarını mahkemelerde kendini savunmakla geçiren Nezihe Muhiddin, bu sürecin ardından kendisine karşı bir karalama kampanyası yürütüldüğünün farkına varıyor ve ağır bir depresyon dönemine giriyor.


Nezihe Muhiddin, hem Kadınlar Birliği’nin hem de hükümetin açtığı davalardan ancak 1929’daki Af Kanunu ile kurtulabiliyor. Böylece tam olarak da aklanmamış oluyor aslında. Bu süreçten sonra siyasi kariyeri sekteye uğrasa da tam olarak bitmiyor. Cumhuriyet’in 7. senesinde kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanınmasının ardından, CHP’ye müracaat eden ilk kadının Nezihe Muhiddin olduğu söylenir. Fakat adaylığı onaylanmıyor.


‘’Çok verimli olabilecek bir şahsiyetin önünün kesilmesi, susturulması ve unutturulması bu toplum için çok büyük bir kayıptır.’’

-Yaprak Zihnioğlu


5 Aralık 1934’te kadınlar genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkını elde ediyorlar. Ardından Kadınlar Birliği ‘’Bütün haklarımızı verdiniz, teşekkür ederiz.’’  şeklinde bir teşekkür açıklaması yapıyor. Kendi mücadelelerini yok sayarak sadece teşekkür etmeleri ise dönemin öncü kadınları arasında büyük bir hayal kırıklığına neden oluyor. 1935’te milletvekili adayı yapılan kadınlar arasında Nezihe Muhiddin'i yine göremiyoruz. 1935’lere kadar hayatı dolu dolu geçtikten sonra Nezihe Muhiddin, yazdığı romanlarla bir şekilde hayatını devam ettiriyor. 20 kadar roman, 300 kadar hikayesi ve çok sayıda operet yazdığı biliniyor. Bunların bugün sadece bir kısmına ulaşabiliyoruz. Oldukça gerçekçi bir dilde kaleme aldığı romanlarının siyaseti gibi sessizlikle karşılandığını söyleyebiliriz. Hatta bazıları başkalarının isimleriyle bile yayınlanıyor. Yaprak Zihnioğlu’nun kendisi için ‘’Çok verimli olabilecek bir şahsiyetin önünün kesilmesi, susturulması ve unutturulması bu toplum için çok büyük bir kayıptır.’’ şeklinde yaptığı yorum bence oldukça yerinde. 


10 Şubat 1958’de hayatını kaybeden Nezihe Muhiddin’in bir akıl hastanesinde, yalnız bir şekilde vefat ettiğine dair güçlü söylemler bulunmaktadır. Bazı aile üyeleri ise kalp krizi sonucu vefat ettiğini söylemişlerdir. Cenazesine kurucusu olduğu Kadınlar Birliği üyelerinden kimse katılmamış ve mezarı uzun yıllar sonra ancak 2016 yılında yaptırılabilmiştir. Arşivinin, özel eşyalarının ve yayınlanmamış kitaplarının akıbeti bilinmemektedir.


Çok kısa bir şekilde hayatını sizlere aktarmaya çalıştığım bu kadın, benim için çok değerli bir ilham kaynağı. Acaba siyasi kariyerine bir şekilde devam edebilseydi neler olurdu sorusunu hiç aklımdan çıkaramıyorum. Tarih kitaplarımızda kendisinin ve arkadaşlarının ve daha birçok öncü kadının hikayesi bir şekilde yer alsaydı neler değişirdi? Bazıları bunu anlamakta güçlük çekse de, erkekler tarafından yazılmış ve genellikle erkeklerin başarı ya da başarısızlıklarının anlatıldığı bir tarih okuyoruz. Bu tarihteki bütün erkekleri kadın düşmanı yapmıyor tabii ki. Sadece çoğu zaman kadınların görmezden gelindiği ve unutturulduğu gerçeğini yüzümüze çarpıyor. Kadınların hiçbir şey için mücadele etmediği, onlara haklarının birileri tarafından verildiğini kurgulayan tarih, günümüz hak mücadelesinde de kendisini gösteriyor. Kadınların hakları ve yaşamları için mücadele etmiş büyük büyük annelerinin tarihini öğrenmesi gerekiyor. Hiçbir şey tesadüfen ya da şans eseri olarak gelişmiyor. 


Nezihe Muhiddin diyor ki; ‘’Davamızın zaferi için ölünceye kadar savaşacağız. Bizim yaşamımız buna yetmezse, hiç olmazsa bizden sonra gelenler için ortalığı temizlemiş oluruz.’’


Biz bizden sonrakiler için ne yapıyoruz? Bizden öncekilerin bizler için yaptıklarını ne kadar biliyoruz? Sokakta, iş yerinde, okulda, evde, tek başınayken eline aldığın telefonda kaçamadığın bir gerçek var artık. O da yaşam mücadelesi verdiğin. Yolun başındasın. İlk hedefin yaşamak. Yaşam hakkın tehlike altındayken, siyasi ve hukuki haklarını ne kadar konuşabileceksin? Senden sonra gelecekler için ortalığı temizlemiş olabilecek misin? Evet, kadınların bunlar üzerine düşünmesi gerek. Birlik olma üzerine düşünmesi gerek. Başka yolu yok. Bize birlik gerek! 


Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Bu konuda daha detaylı bilgi sahibi olmak, görüş ve önerilerini iletmek isteyenler bana sosyal medya hesaplarım üzerinden ulaşabilirler. Geri dönüşlerinizi almaktan çok memnuniyet duyarım. Ayrıca, tam bu yayının üzerine belki izlemek istersiniz diye sizinle bir önerimi de şimdiden paylaşmak istiyorum. Nezihe Muhiddin’in ve dönemin kadın hareketinin hikayesini anlatan ‘’Kadın Olmanın Günahı’’ adlı belgesele YouTube üzerinden ulaşabilirsiniz.


Tekrardan çok teşekkürler. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!''




Alternatif Dinleme Linkleri

Apple:https://podcasts.apple.com/tr/podcast/kad%C4%B1npod-01-nezihe-muhiddin/id1532320333?i=1000491616659&l=tr

Google:https://podcasts.google.com/feed/aHR0cHM6Ly93d3cuc3ByZWFrZXIuY29tL3Nob3cvNDUzOTMzOS9lcGlzb2Rlcy9mZWVk/episode/aHR0cHM6Ly9hcGkuc3ByZWFrZXIuY29tL2VwaXNvZGUvNDA5NTE3OTA?sa=X&ved=0CAIQuIEEahcKEwiQ85T-tMnsAhUAAAAAHQAAAAAQFw

SoundCloud:https://bit.ly/3hEU0bQ

Spreaker:https://bit.ly/3iFnqbb




YORUM YAPILMAMIŞ

YORUMUNUZU GÖNDERİN